Sosyal medya her dönem değişen ve aslında öğreten bir imajla çıkıyor karşımıza. Gençlerin vakit öldürdüğü bir gençlik zafiyeti imajını bugünlerde geride bırakarak kitleleri harekete geçiren bir güç olarak hepimizi şaşırttı. Bundan sonra ise markaların yegane pazarlama aracı ve müşteri hizmetleri noktası olarak kendini gösterecek.

Sosyal medyanın önemli bir pazarlama ve iletişim aracı olduğu gerçeğini fark edip bu alanda çalışmaya başlamış sosyal medya uzmanları elbette var. Ancak yeni medyayı henüz keşfetmiş olanlar ve yapabileceklerini henüz kavramış olanlar bir çalışma rehberi, kılavuz arayışındalar.

Marka ya da bireysel imajının tanıtımı için yeni medyayı etkin bir biçimde kullanmak isteyenler uzun ve tali bağlantılarla oldukça geniş  ağa sahip bir yolun başında soru işaretleri ve heyecanla ilerliyorlar.

Yeni başlayan hevesli ve meraklı sosyal medya oyuncuları için bir kılavuz var mı ya da izlenmesi gereken yol nasıl olmalı sorusunun cevabı ise maalesef diğer disiplinlerdeki kaynak kitap önerileri ile yanıtlanacak kadar basit değil. Öncelikle, söz konusu iletişim alanı üzerinde akademik çalışma birikmesine fırsat vermeyecek kadar hızlı gelişti.
Dolayısıyla konu ile ilgili yayınlar sınırlı ve üniversitelerde akademik birimler ise henüz yapılanıyor. Çeşitli kurs ve süreli eğitimler mevcut ve oldukça öğretici olsada sosyal medyayı öğrenmenin yolu daha çok ironik bir biçimde yine sosyal medyadaki blog ve makaleleri okumak ve sosyal mecralarda var olmaktan geçiyor.

Sosyal medyaya yeni başlayanlar her şeyden önce sosyal medyanın ruhunu, felsefesini kavramalı, ardından mecralarda aktif olarak gözlem yapmalı ve teknik donanıma sahip olmalıdır.
Kategorize edilmesi son derece zor olan sosyal medyayı bir uzmanlık alanı olarak değerlendirip üzerine çalışmanın keyifli ancak zor olduğu bir gerçek. Ancak mecranın felsefesini ya da ruhunu anlamak onun üzerine çalışmayı kolaylaştıracaktır. Sosyal medyanın ruhu ise aslında küreselleşme denilen soyut kavram ile kardeş gibi görünüyor.
Zira sınırları kaldıran, zaman ve mekandan bağımsız olarak iletişimi sağlayan yapısı ile sosyal medya küreselleşmenin kendisini gerçekleştiriyor. Bu yönüyle sosyal medyayı birbirinden farklı doku ve yapıdaki hamur parçalarını bir araya getirip yuvarlayan ve farklı özelliklerin etkileşimde olduğu tek bir küre haline getiren “el” ‘e benzetebiliriz. Kısaca yeni medyanın ruhu, tek taraflı olmayan bir iletişim yöntemi ile etkileşime açık, yön verici, zaman ve mekândan bağımsız ve son derece hızlı, genç bir ruhtur.

Sosyal medyanın ruhunu anladıktan sonra onun gücünü kendi çalışmalarımız için değerlendirmek daha kolay olacaktır. Bundan sonra ise basit görünen temel adımlarla mecraların genel işleyişi kavranabilir. Örneğin iletişim biçimimize destek verebileceğine inandığımız sosyal ağlarda birer hesap açarak, buradaki birey, topluluk ve marka davranışlarını gözlemleyebiliriz.
Markaların topluluk yönetimi biçimlerini izlemek, krizler karşısındaki stratejilerini görmek, pazarlama ve marka bilinci sağlama yolundaki yaratıcı girişimlerini örneklemek son derece önemlidir. Kısaca sosyal mecradaki gözlemlerimiz çevirim içi sosyolojisini anlamamızı sağlar.
Ünlü iletişim uzmanı Albert Bandura’nın dediğii gibi: “Birey, herhangi bir duruma nasıl tepki vereceğini başkalarını gözlemleyerek öğrenir.”
Sosyal medyadaki varlık sebebimiz olan marka ya da kişisel imaj pazarlaması ile ilgili olarak rakip gözlem ve analizlerini de göz ardı etmemek gerekir. Rakiplerimizin mecralardaki kampanya, reklam ve diğer çalışmaları vizyonumuzu açar, strateji belirlememize yardımcı olur.
Son olarak ise ölçümleme yapabilmek, analiz edebilmek ve biraz da mecradaki dili anlamak için teknik bilgi edinmek gerekir. Teknik terim ve bilgileri özümsemek işimizin akışını kolaylaştıracaktır.

0 yorum:

Yorum Gönder